Doğal süreçler kendi başlarına felaket değildir. Onları felaket haline getirenler; kötü yönetim, medya ve bunlarla birlikte halkların algılayış biçimleridir. Kader anlayışını yıkmadan depremde yıkılmayan evleri inşaa etmek ve halktan bu yönde talep beklemek imkansızdır. Deprem ülkesi olmamıza rağmen ilkokuldan bu yana depreme dayanıklı evlerin nasıl olması gerektiğini değil de, deprem anında ne yapmamız gerektiği, nasıl yüksek karlar yaparak onu bunu dolandırabileceğimiz öğretilir. Depremin yıkıcı etkileri bina ve zemin ilişkisiyle alakalıdır, tanrı, padişah ve halk üçgeniyle değil ! Kara paranın cenneti, uyuşturucu ticaretinin yöresi olan ülkelerin yurttaşlarının hayatında hayati fonksiyonları ummak, imkansız ve asalaklıktır. Bir toplumun kendi kaderini eline alıp, ekonomik yaşantısını maddi dünyanın üzerinde temellendirmesini mi istiyorsunuz ? O halde bilimsel ve laik eğitimden vazgeçmeyin, insanları körelten bu köhne sisteme karşı cephe alarak saldırılarınızı köreltilmiş insanlara karşı değil, onlara sunulan “tek gerçek” kabul görmüş olan propagandalara karşı işletin .
Dolandırıcılığın isminin aşırı kar, hırsızlığın isminin ise sermaye olduğu bir yeryüzünün halkları da ; tabut tarzı, mağaradan hallice evlere yoksulluğu yüceltilerek tıkılır, kendinden çalınmış olan sosyal yardım ismini verdikleri cemaatleşmiş parti anlayışlarıyla memnun edilirler!